Yağdığı Yerde Yakalamak: Yağmur Suyu Hasadı

Avustralya’daki Yağmur Suyu Hasat Sistemleri

Bir önceki bültenimizde Nil’in 2020’nin hava durumunu incelediği yazısında değindiklerine ek olarak 2021 yılına da iklimsel mücadelelerle girdik. Türkiye’de barajlardaki su seviyelerinin %20’nin altına düşmesi tüm ülkede susuz kalma konusunda hafif bir panik yarattı. Hükümet de mevcut su politikalarına ek önlemler almak gerektiği konusunda uzmanlarla hemfikir olmuş olacak ki yağmur suyu hasadına yönelik olarak imar mevzuatında değişikliğe gitti. 

İklim krizinin en kısıtlayıcı etkilerinden birinin su kıtlığı olduğu ve dünyanın büyük bölümünde temiz suya erişimin en önemli problemlerden biri olarak öne çıktığı bir dönemde her bir damla önem kazanmaktadır. Bu sorun ile mücadele ederken bazı ülkeler su tüketimini minimize etme yoluna giderken bazıları su yönetim planları hazırlayıp yağmur suyu hasadı için politikalar geliştirmektedir. Yağmur suyu hasadı kısaca yağan yağmurun yağdığı yerde sarnıç, havuz, varil gibi bir depolama ortamında biriktirilmesi ve daha sonra günlük kullanımda ve sulamada kullanılması ya da toprağa yavaşça emdirilerek sel olmasının engellenmesi ve toprağın veriminin artırılması yöntemidir. Biriktirilen su, çoğunlukla kurak dönemlerde sifon, yıkama ve sulama gibi alanlarda kullanılabilir. Toprağa emdirilen su ise kışın yaşanan fazla yağışlarda toprağın geçirgenliğinin artmasını ve suyun yer altı su kaynaklarına erişmesini sağlar. Bu yöntem toprağın verimli üst katmanının erozyona uğramasını, sel ve seyelan oluşumunu da önlemektedir. 

Aslında yağmur suyu toplama sistemleri modern çağın buluşları değil. İnsanların yağmur suyundan faydalanması tarih öncesine, ateşin bulunduğu döneme dayanıyor. Tarih boyunca yaşamış toplumların mimari geleneklerine bakıldığında bunların izlerini görmek mümkün. Türkiye’de de farklı uygarlıkların su yapıları incelendiğinde yağmur suyuyla ilişkisi görülebilir. MÖ 2. yüzyılda Madra Dağı’ndan Bergama Akropolü’ne su taşıyan kemerler inşa edilmeden önce, bölgenin su ihtiyacı, yağmur suyunun depolandığı sarnıçlardan karşılanırken, MS. 2. yüzyılda Efes kentinde yapılan Trajan Çeşmesi yağmur suyu ile dolan bir sarnıçtan beslenmiştir. İstanbul’da ise Geç Roma, Erken Bizans dönemlerine ait Yerebatan, Binbirdirek, Şerefiye gibi kapalı sarnıçların yanı sıra Aspar ve Aetius gibi açık sarnıçlar, kentin su ihtiyacının yağmur suyu ile karşılanmasına yönelik görkemli kalıntılar olarak öne çıkmaktadır. 

Efes Antik Kenti Trajan Çeşmesi

Modern zamanlarda ise yağmur suyu hasadı daha çok permakültür, agroekoloji ve sürdürülebilir yaşam pratikleri alanlarında gündeme gelmektedir. Öte yandan iklim krizinin etkileri dolayısıyla Türkiye gibi su kıtlığı çeken ülkelerde yağmur suyu hasadı gün geçtikçe daha fazla konuşulmaktadır. Aslında dünyada yağmur suyu hasadı hükümet politikası bağlamında ilk olarak, Türkiye’ye göre çok daha erken dönemde, 1990’larda, ilginç şekilde, su bolluğu yaşayan Almanya’da değerlendirilmiştir. Almanya’da yağmur suyu hasadı çevre bilinci çalışmaları yapan küçük bir grubun içilebilir suyun gereksiz tüketimini azaltma girişimleri ile başlamıştır. Buna ek olarak, 1989-1999 yılları arasında Mall-Beton GmbH şirketinin okullar, araç yıkama istasyonları gibi yerlere 100.000 tane prefabrik yağmur suyu tankı inşa etmesi projesi de yağmur suyu hasadına büyük dikkat çekilmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda Alman hükümeti yağmur suyu tahliye sistemlerini kanalizasyon sisteminden ayırıp bu sistemi kuranlara mali teşvikler uygulamaya başlamıştır. Yağmur suyu hasadına dikkat çekmek için Postdam Meydanı altyapısı yeniden düzenlenmiş, sonucunda yağmur suyunun %1’den fazlasının kanalizasyona gitmemesi sağlanmıştır. 

1990’larda Çin hükümeti ülkedeki su kaynaklarının düzensiz dağılımı sebebiyle Gansu eyaletinde her bir ailenin 2 sarnıcı olması ve her dört dönümü bu 2 sarnıçla sulamalarını belirleyen 121 projesini başlatmıştır. Projeden 1,31 milyon insan faydalanmıştır. Dünya tatlı su kaynaklarının %16’ine sahip Brezilya’da, Çin’e benzer şekilde düzensiz su kaynağı dağılımı sebebiyle büyük şehirlerde suya erişim sıkıntısı yaşamaktadır. Ülkenin Yarı-Kurak Brezilya diye anılan bölümünde 18 milyon insan su sıkıntısı çekmektedir. Bu soruna önlem olması amacıyla 2003’te Yarı-Kurak Brezilya Artikülasyonu (Articulação Semiarido Brazileiro) tarafından “Bir Milyon Sarnıç” (Programa Um Milhão de Cisternas) projesi başlatılmıştır. Projede çatıya düşen yağmur suyunu hasat etmek, depolayıp kurak dönemde kullanılmak amacıyla 1 milyon sarnıç inşa edilmesi hedeflenmiştir. 2015’te 578.336 yağmur suyu toplama sistemi inşa edilmiştir. Bunun dışında Porto Alegre, Sao Paulo ve Curitina gibi şehirlerde yağmur suyu hasat sistemi zorunlu hale getirilmiştir. Avustralya’da ise, yine 2003 yılında, Under Water for the Future İnisiyatifi ve Avustralya Hükümeti birlikte Ulusal Yağmur Suyu ve Gri Su İnisiyatifi’ni kurmuş ve ev ve işyerlerine yağmur suyu ya da gri su hasadı kuracaklara maddi yardımda bulunacaklarını açıklamıştır. Evler için 500 Avustralya doları, Sörf Kulüpleri için ise 10000 dolar destek vaat eden inisiyatif, 2015 yılında 14.000’den fazla ev ve 65’ten fazla Sörf Kulübü için ödeme yapmıştır. 

Avustralya’da yağmur suyu hasat sistemi kurulmuş bir ev

Türkiye’de ise yağmur suyu hasadına yönelik güncel çalışmalar 2010’ların ikinci yarısında yoğunlaşmaya başlamıştır. 2015 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’ne yağmur suyunun bir gölette toplanıp sulama ve kampüs temizliğinde kullanılabilmesine yönelik yağmur suyu bahçeleri ve geçirimli beton uygulaması yapılan bir proje başlatılmıştır. Çalışmada mevcut çatı sistemlerine de, yeni yapılacak yapıların çatılarına da yağmur suyu hasadı sistemi kurulması kararlaştırılmıştır. Çatıların yanında meydanlar, yollar ve asfalt yüzeylere yağan yağışın toplanması için de yeşil altyapı sistemi kurgulanmıştır. Sistem uygulanmaya başladıktan sonra kayıplarla birlikte %75 oranında verim alınabilmiştir. 

Daha kurumsal hamleler ise 2017 yılında görülmeye başlanmıştır. 23 Haziran 2017’de Resmî Gazete’de yayımlanan Yağmursuyu Toplama, Depolama ve Deşarj Sistemleri Hakkında Yönetmelik ile kentsel ölçekte yağmur suyu toplam sistemleri için düzenleme getirilmiştir. Yönetmelik ekleriyle birlikte kentsel ölçekte yağmur suyu altyapı sistemlerine dair tekrar kullanım ve geri kazanımı göz önünde bulunduran kriterleri belirlemiş, bunun yanında eklerinde, yapı ölçeğindeki yağmur suyu hasat sistemleri için de sistem tasarımının boyutlandırma, arıtma, depolama ve deşarjı için standartlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Yönetmeliğin ekinde yağmur suyu hasadı için çatı malzemeleri, günlük kullanım oranları, filtrasyon konularında kriterler geliştirilmiş ayrıca örnek yağmur suyu hasat sistemleri grafiğe dökülmüştür. Öte yandan yönetmelik 2017 de çıkmasına rağmen 2019’a kadar pratiğe dökülememiştir.

Yönetmeliğin ekinde yer alan şematik yönergelerden biri

2019 yılında WWF ve HSBC Türkiye iş birliği ile Aydın Koçarlı’nın Haydarlı köyünde kuraklığa karşı mücadelede yağmur suyunun kullanımına yönelik Büyük Menderes Havzası’nda bir sürdürülebilirlik modeli oluşturma hedefiyle “Yağmur Suyu Hasadı” projesi hayata geçirilmiştir. Projede HSBC çalışanlarından oluşan gönüllü ekip tarafından Haydarlı köyünde ilkokulun çatısına, bazı konutların bahçelerine, köyde yer alan boş alanlara ve zeytinliklere su toplama sistemleri kurulmuştur. Sistemlerin Ekim 2020’ye kadar 650 ton yağmur suyu toplaması amaçlanmıştır. Bunların yanında projenin bölgede yaşayan üreticilere ilham verecek bir çalışma olması, yöre halkının yağmur suyunu daha fazla kullanarak yer altı ve şebeke sularının kullanımını azaltması, böylece hem su kaynaklarının korunup su döngüsünün iyileştirilmesi hem de yöre halkının sosyo-ekonomik koşullarına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Yapılacak çalışmalar sonucunda yaygın kullanım teşvik edilebilirse hem toprak erozyonunun da azaltılması hem de halkın ve ekosistemin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığının artması da sağlanabilir. Kurulan sistemler ile Mart 2020’de hasat edilen su miktarı 360 tona ulaşmıştır.

Yağmur suyu hasadına yönelik bu denemelerin ardından 2019 ve 2020 yıllarında yerel yönetimler konuyu ele almış ve imar yönetmeliklerinde yağmur suyu hasadına yer vermeye başlamıştır.  2019 yılında Zonguldak Çaycuma Belediyesi küresel ısınma ve kuraklıkla mücadele için “Yağmur Suyu Toplama ve Kullanma Yönetmeliği” çıkararak taban alanı 200 m²’yi geçen yeni yapı inşaatlarında sulama ve rezervuar sistemlerinde kullanıma yönelik yağmur suyu toplama sistemi zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca meskûn yapılarda da kurulacak sistemlere yönelik olarak indirimli tarifeler hazırlamıştır. Teşvik amaçlı hazırlanan bu tarifelerin kötüye kullanımına engel olmak için ise yağmur suyu depolarının çıkışlarına su saatleri takılmasına ve yıllık yağmur suyu tüketim hedefi belirlenmesine karar verilmiştir. Çaycuma Belediyesi aldığı önlemler ve kararlar ile iklim dostu bir belediye olup ilçenin karbon ayak izini en düşük seviyeye çekmeyi hedeflemiştir. Yönetmelikle birlikte, belediyeden inşaat ruhsatı almış 100’ü aşkın firma, çatı oluklarını yağmur suyu toplama sistemine bağlayarak yağmur suyu hasadına başlamıştır. 

Çaycuma’da yağmur suyu hasat sistemi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise Ocak 2021’de, İmar Yönetmeliği taslağına 1000 m² üzerindeki parsellere, kamu yapılarına, alışveriş merkezlerine ve inşaat alanı 5000 m²’yi geçen ticari yapılara yağmur suyu sistemi kurma zorunluluğu getirmiştir.

Belediyelerin bu hamlelerinin ardından, 23 Ocak 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 5. maddesi a bendinde 2000 m²’den büyük parsellerde yapılacak yapılarda çatı yüzeylerine düşecek yağmur suyunun toplanması, gerektiği durumlarda filtre edilerek yeniden kullanılması için projenin mekanik tesisat projesine ekleneceği belirtilmiştir. Karara göre ilgili idareler de daha küçük parseller için benzer zorunluluklar getirebilirler. Öte yandan kurulan sistemlerin kullanımının denetimi için herhangi bir kıstas geliştirilmemiştir.

Merkezi yönetim tarafından alınan bu kararın ardından İstanbul Kadıköy Belediyesi 5 Şubat 2021’de aldığı ve merkezi hükümetin çıkardığı yönetmeliğe dayandırdığı kararla ilçedeki parsellerin küçük ve nüfusun yoğun olması sebebiyle 400 m²’den büyük parsellerdeki yeni yapılara yağmur suyu toplama sistemi oluşturma, 2000 m² üzerindeki parsellere ise gri su sistemi kurulması zorunluluğunu getirdi.

Son dönemlerde yerel ve merkezi idarenin aldığı kararlar suyun döngüsü ve ekosistem açısından sevindirici olsa da yalnızca yapı ölçeğinde kalmaktadır. Öte yandan kentsel ölçekte yağmur olukları dışında, yağan yağmurun en yakın toprağa iletilmesi için yeşil altyapı sistemlerine de gerek duyulmaktadır. Yeşil altyapı sistemleri sürdürülebilir ekolojik işlev ve kültürel değerleri bütüncül olarak bir arada bulunduran sistemlerdir. Temelde geleneksel altyapı sistemlerine ek olarak doğal sistemlerden yararlanarak su kazanımının sağlanması ve fazla yüzey suyunun su baskınlarına ya da sellere yol açmayacak şekilde belirli alanlarda toplanması ya da yeraltı suyuna aktarılmasıdır. Yeşil altyapı sistemleri hem yağışın afete dönüşmesi hem de kuraklık ve susuzlukla mücadele anlamında etkin bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, her yerleşimin kendi yağmur suyu toplama sistemini kentsel ölçekte planlaması ekoloji ve sürdürülebilirlik açısından artık elzemdir. Kentsel alanlarda yapısal ve yerleşim ölçeğinde deneyimlenen bu pratikler kırsal alanda çok daha etkin biçimde uygulanabilir ve tarımsal üretimde verimli şekilde kullanılabilir. İtalya’daki yağmur suyu hasat eden su kuleleri kırsal alanda su hasadı için örnek oluşturabilir. 

İtalya’da kırsal alanda kullanılan yağmur suyu hasat sistemi

Yağmur suyu sistemlerinin kurulması gerekliliğinin yanı sıra, gezegenin su döngüsüne olan yükümüzü azaltmak için evsel kullanımda kullanılan kanalizasyon harici suların geri dönüşümü, yani gri su sistemlerinin kullanılması da bir o kadar gereklidir. Yapısal ölçekte kurgulanacak gri su sistemleri ile mutfak, banyo ve makine giderlerinden akan su, tuvalet rezervuarlarında ya da filtrelenerek sulama sistemlerinde kullanılabilir. Böylece doğaya atık olarak akıttığımız ancak kirli denemeyecek suyu yeniden kaynağa dönüştürmüş, döngüsel bir su sistemi kurgulamış oluruz. Sürdürülebilir su sistemleri; kentsel ölçekte yeşil altyapı sistemleri, yapısal ölçekte yağmur suyu hasadı sistemleri ve gri su sistemleri başlıklarında bütüncül olarak ele alındığında ekosisteme zararları azaltmakta oldukça etkili olacaktır. 

İlk olarak Greenvibes Ekolojik’in Bülteninde yazdığım bu yazıma ve daha fazlasına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynaklar

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s