Elektrikli scooter’ların gün geçtikçe popülerliği artıyor. Pandeminin de etkisiyle toplu taşıma kullanmaktan huzursuz olan ama araç kullanmayı tercih etmeyenler, mikro mobilite için elektrikli scooter’ları kullanmaya başladı.
Elektrikle çalışıyor olması, kolay ulaşılabilirliği, kullanım anında emisyona neden olmaması birçok kişi için diğer ulaşım modlarından daha çevre-dostu olarak algılanmasına neden oluyor. Hatta, Türkiye’de çok böyle anlatılmasa da yurtdışında, özellikle Avrupa’da, sürdürülebilir ve çevre için daha iyi iddiası ile pazarlanıyor.
Peki, e-scooter’ların çevre için gerçek etkisi ne? Çevresel ayak izlerine haliyle sebep olan bu araçlar bir yandan çok kısa bir yaşam ömrüne sahip, bunlar da sanıldığı kadar yeşil olmadığının işareti gibi görülebilir.
E-scooter’lar gerçekten ne kadar çevre dostu?
E-scooter’lar yeni yeni popülerlik kazansa da aslında ilk seri üretimleri 1990’lara dayanıyor. Scooter’ların elektriksizleri ise çok çok daha eski. Günümüzde bu kadar popülerleşmesinin ise iki ana sebebi var. Biri, pandemi döneminde insanların yalnız vegeegene daha a zararlı seyahat etmeyi daha çok tercih etmesi, diğeri ise fosil yakıtla hareket eden araçlara göre çok daha çevreci olarak pazarlanması. Örneğin, Bird ve Lime gibi öncü şirketler, e-scooter kullanmanın en büyük faydası olarak çevresel sürdürülebilirliği her zaman vurguluyorlar. Bunu erişilebilirlik ve rahatlık da eklendiğinde kent içi ulaşımda kazanan belli oluyor gibi. Yine de, elektrikli mikro mobilite araçlarının pillerinin üretimindeki çevresel etkilere ek olarak şarj edilmesinde de fosil yakıttan elde edilen enerjinin kullanıldığını göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle artıları ve eksileriyle değerlendirip seçimi size bırakmak en iyisi.
E-scooter’ların iyi yanları
E-scooter emisyonlarını geleneksel otomobil emisyonlarıyla karşılaştırdığımızda, scooter’lar kesinlikle daha sürdürülebilir bir seçenek olarak öne çıkıyor. Avrupa’da otomobiller tüm CO2 emisyonlarının % 60’ından fazlasından sorumlu. bu da sürekli artan sera gazı emisyonlarımıza ve buna bağlı olarak iklim değişikliğine daha fazla katkıda bulunmak anlamına geliyor. Öte yandan e-scooter kullanmak, bu süreçte çok fazla karbon emisyonuna ve artan hava kirliliğine katkıda bulunmak zorunda kalmadan kişisel ulaşımın rahatlığından yararlanmamıza yardımcı olabiliyor.
Bunun da ötesinde, e scooter’lar hafifler, uygun fiyatlılar, kullanımı ve muhafaza etmesi kolay ve ehliyet için zaman ve para harcamak zorunda kalmıyorsunuz
Yani seçiminiz bir araba veya elektrikli bir scooter arasındaysa, scooter’ı seçmek hiç akılsızca değil. Öte yandan, bir e-scooter ile toplu taşıma veya klasik bir bisiklet arasında seçim yapıyorsanız, bu araçların olumsuz çevresel etkilerini göz ardı etmek çok daha zor hale geliyor…
E-scooter’ların kötü yanları
E-scooter’ların hareket anında fosil yakıt yakmadan hareket etmesi ve daha az karbon salımına sebep olması ne yazık ki onları tamamen çevre dostu yapmıyor.
E-scooter’ların karbon emisyonları
North Carolina Eyalet Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre tek bir elektrikli scooter, tüm yaşam döngüsü boyunca km başına yaklaşık 202 g CO2 yayıyormuş. Bu, elektrikli bir otomobilin ürettiği karbon salımından daha yüksek. Bu karbon emisyonlarının yarısından fazlası, kullanım sırasında değil, üretim sürecinden kaynaklanıyor. Üretim süreçleri ise, tüm bileşenlerin üretimini, pillerin üretimini ve fabrikadan tüketiciye nakliyeyi içeriyor.
E-scooter’ların büyük çoğunluğunun Çin’de üretildiğini düşününce, tek başına ulaşımın ağır bir çevresel ayak izi bırakması kaçınılmaz gibi.
E-Scooter’ların şarj edilmesi
İkinci en büyük sorun şarjla ilgili. Aynı çalışma, e-scooter sera emisyonlarının yaklaşık %43’ünün yalnızca şarj etmekten geldiğini ortaya koyuyor.
Bu rakamların çoğunlukla kentlerde bulunan kullan-bırak tipi scooter’lara atıfta bulunduğunu unutmamak gerek. Bu scooter’lar çok daha kısa bir ömre sahip olma eğiliminde ve pillerinin teknolojisi nedeniyle kullanım döngülerinin sonuna doğru daha fazla şarj edilmesini gerektiriyor. Üstelik bu tür e-scooter’ların şarj edilmek üzere toplanması gerekiyor, bu da işin içine onları toplayıp şarj edecek araçların emisyonunu katarak ulaşım emisyonlarına daha fazla katkıda bulmasına neden oluyor.
Kişisel kullanım için satın alınan scooterlar’da ise emisyonların büyük çoğunluğu üretim süreçlerinden geliyor, özellikle de pillerinin üretiminden.
Piller ve madencilik
Şarj etme sorununa ek olarak, e-scooter’larda kullanılan lityum-iyon (Li-on) pillerin üretimi bu araçların asıl ayak izini oluşturur. Pillerin üretilmesi için hem büyük miktarda enerji gerekir, hem de hammadde.
Bulunduğunuz yere bağlı olarak, ihtiyaç duyulan elektriğin büyük bir kısmı yenilenebilir enerjiden gelebilir, ancak büyük olasılıkla, çoğunlukla fosil yakıtlardan gelecektir. Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynağını tercih etme şansımız bulunmadığını, ve yenilenebilir enerjinin toplan enerji üretimindeki payının yaklaşık %40 olduğunu (ki bunun büyük kısmı da çevresel etkileri gerçekten değerlendirilmeden yapılmış HES ve RES’lerden geldiğini) hesaba katarsak seçeneklerimizin pek çevre dostu olduğunu da söyleyemeyiz.
Ayrıca li-on pillerin üretimi alüminyum, lityum, bakır ve kobalt gibi bol miktarda madenden çıkarılarak edilmiş malzeme gerektirir ve bu da madenciliğin yapıldığı ekosistemlerde daha fazla kirlilik ve çevresel zarara neden olur. Bu pillerin ömürleri yaklaşık olarak 2-3 yıldır. bir li-on pil, kg başına yaklaşık 150 watt-saat elektrik depolayabilir evet, ama bu pillerin üretimi için gereli hammaddelerin kaynağı ne?
Yukarıda da değindiğim gibi li-on piller birçok farklı hammaddeden oluşur, yaygın olanların bazıları lityum, nikel, bakır ve kobalttır. Bunların hepsi topraktan çıkarılır. Lityum genellikle Güney Amerika (Bolivya ve Şili), Kuzey Amerika (Meksika ve Nevada) ve Avustralya’nın tuzlu düz alanlarından gelir. İster elmas ister başka bir hammadde için olsun, bu hammaddeler de çıkarılırken tüm toprak çıkarma biçimleri gibi, çevreye zarar verilir ve ekosistemler bozulur. Ayrıca, büyük miktarda su kullanımı ve yüzey sularının kirlenmesi ile ilgili sorunlar da vardır. Ek olarak, hammaddelerin işlenmesi de masum değil. Bir kilogram li-on pilin üretiminin yaklaşık 67 megajul enerji gerektirdiği düşünülüyor. Bu enerji çok fazla (1 megajoule’ün 1 tonluk bir aracı 100mph’de hareket ettirmek için gereken enerjiye eşit olduğu söyleniyor). Bu nedenle, li-on pillerin kendileri tam olarak çevre dostu değildir, ancak şu anda seçenekler arasındaki en iyi alternatiftir.
E-Scooter’ların geri dönüşümü
Son konu ise e-scooter’ların yaşam döngüsünün son aşaması olan geri dönüşümü.
Birçok e-scooter’ın ve özellikle de park istasyonu olmayan kullan-bırak scooter’ların tahmini ortalama ömrü ancak bir yıl kadardır. Evet, sadece 12 ay. Bu durum tüm üretim ve şarj emisyonlarının daha da zararlı hale gelebildiği anlamına geliyor.
Bozulmadan önce yaklaşık ortalama 290.000 km yol kat eden otomobillerle karşılaştırıldığında, ortalama bir e-scooter, uzun süreli kullanımda dengeleyebileceği emisyonlarından herhangi birini dengeleyemeden, yalnızca birkaç yüz km kullanım ömrüne sahiptir. İstasyonsuz şehir scooterları söz konusu olduğunda, bu kısa ömür büyük ölçüde vandalizmden kaynaklanıyor, ancak kişisel e-scooterlar söz konusu olduğunda, kalitesiz üretim ve yetersiz bakımdan da kaynaklanabilir.
Peki, e-scooter’lar hayatlarının sonuna geldiğinde ne olur? Tüm bileşenlerin geri dönüşmesini sağlamanın tek yolu iyi bir e-atık dönüşüm tesisine gittiğine emin olmak aslında. Bu tür bir tesiste scooter LED ışıklarına kadar parçalarına ayrılabilir ve bu malzemeler yeniden kullanılabilir. Öte yandan bu özel dönüşüm tesislerine bireysel olarak ulaşmak pek mümkün değil. O yüzden, tercih ettiğiniz paylaşımlı e-scooter’ların şirketlerinden bu konudaki uygulamalarını öğrenebilirsiniz. Bireysel olarak ise e-atık bertarafı konusunda araştırma yapabilirsiniz. Bu konuda daha önce yazdığım iki yazıya buradan ve şuradan göz atmak faydalı olabilir.
Sonuç olarak, e-scooter’lar ne kadar çevreci?
Tüm ulaşım modlarını bir grafikte toplayacak olsak, e-scooter’lar fosil yakıtlı otomobillere göre çok daha çevrecidir. Öte yandan, elektrikli bisikletlerden, hatta elektrikli arabalardan bile daha az sürdürülebilirdir. Bunun başlıca nedeni ise karbon emisyonları, yüksek şarj ihtiyacı ve kısa ömürlü kullanımlarıdır. Yani tamamen, en çevre dostu seçenek olarak düşünmeden, zararlarını da göz önünde bulundurmakta fayda var. İleride e-scooter’ların ömürlerinin uzatılması, yenilenebilir enerjinin seçenek haline gelmesi, pil teknolojilerinin gelişmesiyle bu araçların da çok daha çevre dostu hale geleceğini umarak tercihlerimizi yapabiliriz diye düşünüyorum.
İlk olarak Greenvibes Ekolojik’in Bülteninde yazdığım bu yazıma ve daha fazlasına buradan ulaşabilirsiniz.