Sürdürülebilir kentler, ekosistem servisleri gibi konularla ilgilenenleriniz varsa kentsel ekosistem sistemleri kavramını muhtemelen duymuşsunuzdur. Ama ilk defa duyanlar varsa, içinizden kentsel olup bir de ekosistem servisi mi olur diye sorgulayabilirsiniz. Ama olabilir. Bugün bu kavrama biraz bakacağız.
Ekosistem servisleri, dünya üzerindeki doğal-yapay ekosistemlerin canlılara sağladığı hizmetleri ve ürünleri tanımlıyor. Dünyanın, doğanın nimetleri olarak da söyleyebiliriz. Constanza ve arkadaşlarının 1997’de Nature dergisinde yayınladığı çalışmalarına göre 1 milyardan fazla insanın yaşamı ekosistem servisleriyle doğrudan destekleniyor. Bu konularda bir milat olan Constanza ve arkadaşlarının çalışmasından sonra alana ilgi yıllar içinde oldukça artmış ve son 10 yılda uluslarası sözleşmelerde yer bulmaya başlamış.
Faydalandığımız ekosistemlerin sayısı, konumu, sınırları net bir şekilde belirlenemiyor, ancak 2005 yılında Binyıl Ekosistem Değerlendirmesi’nde (Millennium Ecosystem Assessment) belirli gruplara ayrılarak bir sınıflandırma yapılmış. Bunlar birazdan detaylı inceleyeceğimiz tedarik hizmetleri, düzenleyici hizmetler, kültürel hizmetler ve destek hizmetleri. Kentsel ekosistem servisleri de aslında bu dört grubun kent içinde değerlendirilmesini, kente sağladığı katkıyı ifade ediyor. Kentsel ekosistem servislerinin arttırılması, kentlerin iklim krizinin etkilerine karşı dayanıklılığının artırılmasını sağlıyor, ayrıca doğanın bir parçası olan insanın da yaşam kalitesini arttırıyor.
Günümüzde kentli nüfusun dünya nüfusuna oranı %45, Türkiye’de ise %25. Ancak dünya yüzölçümünün yalnızca %2’si kentlerle kaplı. Yani küçücük bir alanda yaşayan bir sürü insan su, elektrik, temiz hava, internet, gıda, tekstil vb. ihtiyaçlarını karşılamak için kırsal alanlara ve kent dışı kaynaklara bağımlı. Ancak dünyamız artık kentlerde yaşayan bu insanların ihtiyaçlarını, kendini ve dolayısıyla sonraki nesilleri koruyacak şekilde karşılayamıyor, bunu en çok da iklim krizinin etkilerinde görebiliyoruz. İklim krizinden en çok etkilenen yerler ise yine kentler oluyor. Bu kapsamda, zon yıllarda en çok tartışılan konulardan biri kentsel dayanıklılık. Kentsel dayanıklılık, kentlerin yeni bir sistemle yeniden düzenlenmeden önce değişime dayanabilme yetisi olarak tanımlanıyor. Tüm tedarik zinciri, sosyo-ekonomik yapı, kurumsal yapılanma, kent peyzajı ve ekosistemlerin kesişim noktasında yer alıyor kentsel dayanıklılık. Biz ise, bugün, bunların içinden yalnızca kentsel ekosistem servislerini inceleyeceğiz. Çünkü kentsel ekosistem servisleri, kentlerin doğaya verdikleri zararları, yani dolaylı olarak kendine verdiği zararları ve dayanılması gereken koşulları iyileştirecek adımları barındırıyor.
Kentsel ekosistem servisleri doğal, ekolojik altyapı kadar yapılı çevreyi de içinde barındırıyor. Ekolojik altyapı yapıdan sokağa, mahalleden bölgeye farklı ölçeklerde yapılı çevreye su e gıda gibi ekosistem servislerini sağlayan alanlar olarak tanımlanabilir, bunların içine yapay ve doğal tüm yeşil ve mavi alanlar dahil aslında, parklar, mezarlıklar, bahçeler ve avlular, boş arsalar, kent ormanları, tek başına bir ağaç, yeşil çatılar, sulak alanlar, akarsular, göller ve barajlar giriyor. Kent içi ve kent sınırında olan bu alanların aslında belli bir sınırını çizmek mümkün değil. Çünkü kentlerin ürün ve enerji akışını sağladığı etki alanları çok geniş coğrafyalara yayılmış olabiliyor. Yukarıda değindiğimiz ekosistem servisleri kentlerle girdikleri etkileşime göre tanımlanabiliyor.
Tedarik hizmetleri genetik kaynaklar, gıda, tekstil, temiz su, enerji ve odun gibi ekosistemlerin sağladığı tüm ürünleri kapsar. Düzenleyici hizmetler iklimin ve suyun düzenlenmesi, insan hastalıklarına müdahale gibi ekosistem tarafından düzenlenen hizmetleri, kültürel hizmetler ruhani gelişme, davranışsal gelişme, rekreasyon, estetik deneyim gibi insanların maddi olmayan faydalarını kapsarken destek hizmetleri (habitat hizmetleri diye de geçiyor) ekosistemin geri kalanı için üretilenleri kapsar, biyokütle üretimi, gıda döngüsü, su döngüsü, farklı türler için habitat oluşturma, evrim ve genetik havuzların korunması gibi.
Tedarik | Düzenleme | Kültürel | Destek |
Ekosistemden elde edilen ürünler | Ekosistem süreçlerinden elde edilen faydalar | Ekosistemden elde edilen soyut faydalar | Ekosistem servislerinin arkasında yatan ekolojik işlevler |
Gıda | İklim düzenleme | Turizm | Türler için yaşam alanı |
Temiz su | Suyun temizlenmesi | Rekreasyon | Genetik çeşitliliğin korunması |
Ahşap, kâğıt | Tozlaşma | Estetiğin takdiri | Evrim süreçlerinin devamlılığı |
İlaçlar | Erozyon kontrolü | Ruhani gelişim | Madde döngüleri |
Şimdi bu ekosistem hizmetlerini kentlerde nasıl karşılayabiliriz, biraz buna bakalım. Tedarik hizmetleri bizim için yaşamsal öneme sahip, gıdamız, suyumuz, enerjimiz tedarik servisleri ile sağlanıyor. Bu nedenle gıdamızla başlayabiliriz. Kentte gıda üretimi kent çeperlerinde, çatılarda, balkonlarda, arka bahçelerde ve kent bostanlarında yapılabilir. Coğrafi koşullar bağlı olarak artı ürün elde edilip, bunun paylaşılması bile mümkün. Kentte gıda üretimi iklimsel, ekonomik ve politik kriz zamanlarda kentlerin gıda güvenliğinde önemli rol oynayabilir. Örneğin Havana’da 1996 yılında kentsel gıda üretimiyle 8500 ton tarım ürünü, 7.5 milyon yumurta ve 3650 ton et üretimi yapılmış. 2000 yılında yapılan bir başka çalışmaya göre se Darüssalem’in sebzelerinin %90’ı, Dakar’ın ise %60’ı kentte üretilmiş ürünlerden karşılanıyormuş. Uzak Doğu’da ise kentlerde pirinç üretimi ihtiyacın Phnom Penh’de %7’sini, Hanoi’de %58’ini, Vientiane’de ise %100’ünü karşılayabiliyormuş. Yani, herkes balkonunda, bahçesinde, parkında bir şeyler üretince, gerçekten kentin gıda ihtiyacı karşılanabiliyor.
Su tedariği için kentsel ölçekte yağmur suyunun kanalizasyona değil, toprağa ulaşabilmesi için yeşil koridorların arttırılması gerekir. Yeşil koridorlar deyince aklınıza üstünde beton yürüme yolları ve birkaç cılız ağaç dikili parklar gelmesin. Onlar da yeşil koridorların bir parçası olmakla birlikte kent ormanları, bitki kaplı, toprak zeminli her alan kentte su havzası olabilecek alanlardır. Örneğin New York içinde bulunan yeşil alanlar yaklaşık 9 milyon insana her gün 5 milyon ton su sağlamaktadır. Öte yandan, İstanbul’daki Ömerli havzası ise megakentteki 20 milyona yakın insan su sağlayan en önemli 7 havzadan biriyken betonlaşmanın etkisiyle su kalitesi, miktarı ve biyoçeşitlilik konularında ciddi baskı altına girmiş durumda.

Düzenleme hizmetleri de insan yaşamının sağlıklı ve konforlu olmasını sağlıyor, bu açıdan kentlerde sağlanabilmesi çok önemli. Kentlerde yaşanan ısı artışlarının düzenlenmesinde ekosistem servislerinden faydalanabiliriz. Su yüzeylerinin arttırılması ısının absorbe edilip havanın nemlendirilmesini, sokaklarda ağaçların, yeşilin arttırılması ise gölgelerin artıp ısının azalmasını sağlayabilir. 2015 yılında Fransa’da meydana gelen sıcak hava dalgasında 15 bin kişinin hayatını kaybettiğini düşünecek olursak, kentlerde ısının düşürülmesi toplum sağlığı açısından gerçekten çok önemli. Bir diğer düzenleme hizmeti ise gürültü azaltımı. Trafik, inşaat ve diğer insan aktiviteleri kentlerde ciddi gürültü kirliliğine sebep oluyor, insanlarda stres sebebiyle farklı sağlık sorunlarına neden oluyor. Kentsel toprak ve bitkiler sesin emilmesini, dağıtılmasını, yansıtılmasını sağlayarak bu kirliliğin azalmasını sağlayabilir. Sık ağaç sıraları, çalı çitler ile oluşturulan bitki bantları gürültüyü emebilir. Gürültüden daha önemli olan hava kirliliği için de yine ekosistem servislerinden yararlanabiliriz. Sanayi, ulaşım, evsel ısınma ve kentsel atık sebebiyle hava kalitesi insan yaşamını ve çevre kalitesini ciddi biçimde etkilemektedir. Hava kirliliği birçok solunum ve kardiyovasküler hastalıkların altında yatan bir sorun. Yine ağaçlandırma ve bitki artışıyla atmosferdeki kirletici hava gazlarının emilimi sağlanabilir. Her dem yeşil ağaçlar gibi hava kalitesini iyileştiren bitkilerin kentsel yeşil alanlarda, sokak ağaçlandırmada tercih edilmesi, insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir.
Düzenleme hizmetlerinden bir diğeri iklimsel anomalilerin düzenlenmesi. İklim krizinin etkisiyle kentlerde yaşanan olağan dışı hava olayları arttı: ani dolu yağışları, sele sebep olacak yağmurlar, sıcak hava dalgaları kum fırtınaları… Özellikle kıyı alanlarında daha çok hissedilir şeyler oluyor. Mangrov ormanları, deltalar ve mercan resifleri kıyı yerleşimleri için birer tampon görevi görür. Fırtınaları, sıcaklık dalgalarını, selleri, kasırgaları ve tsunamileri emebilir. Bitkiler aynı zamanda toprağın bir arada durmasını sağlayarak toprak kaymasına engel olur. Ayrıca küresel iklimin düzenlenmesinde de çok etkilidir kentsel ekosistem servislerinin kurgulanması. Kentlerde bulunan çok fazla yapay yüzey, yüksek fosil yakıt tüketimi iklim değişikliğinin etkilerini güçlendiriyor. Ama daha önce de değindiğimiz gibi kentsel yeşil alanlar ve ağaçlar havanın filtrelenmesini, sıcaklığın düşürülmesini, karbonun toprağa gömülmesini sağlar. Böylece kentlerin küresel iklim krizine kattığı zararlar azalabilir Atıklara yönelik çözümlerde de ekosistem servislerinden faydalanabiliriz. Organik atıkların kompostlaştırılması, daha sonra bu kompostun kentsel yeşil alanlarda gıda üretiminde kullanılması, topraktan aldığımızı kendi gıda güvenliğimiz ve sağlığımız için tekrar tekrar kullanabilmemizi sağlayacaktır. Son olarak kentte bitkilerin arttırılması, kentte yaşayan böcekler ve hayvanlar için yaşam alanı sunacaktır, bu da tozlaşmayı sağlaması, tohumun dağılması ve biyoçeşitliliğin artması açısından çok etkili olacaktır.
Kültürel hizmetler yaşamsal olmasa da hayatlarımızda önemli yere sahiptir. Kentsel yaşamın yarattığı stresin atılması, görsel, zihinsel, bedensel ve ruhani olarak kendimizi geliştirebilmemiz için kentsel ekosistem servisleri kullanılabilir. Bol hareket ve rahatlama imkanı sunan parklar, ormanlar, göller ve akarsu çevreleri oldukça verimlidir. Farklı canlılarla bir araya gelebilmek merak duygumuzu tatmin ederken, doğanın kendiliğinden geliştirdiği estetiğin takdiri, görsel olarak kendimizi geliştirmemizi sağlayacaktır. Hastanelerin yeşile bakan odalarındaki hastaların daha hızlı iyileşmesi gibi etkileri bile olacaktır. Ayrıca toprakla temas kurmak, çevre bilincinin gelişmesini sağlayacak, doğanın döngülerini öğrenmemize ön ayak olacaktır. Bunların yanında, kentsel yeşil alanlarda insanların bir araya gelmesiyle, sosyal birleşmeyi, ilgi alanlarının paylaşımı ve komşuluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayacaktır.
Destek ya da habitat hizmetleri ise bütün bunların bir arada diğer canlılara da sunulabildiği bir hizmet aslında, insana değil, tüm doğaya desteği amaçlar. Bir çok kuş, böcek, sürüngen ve bitki türüne ev sahipliği yapacak kentsel yeşil alanlar, ekosistemin sürekliliğini sağlayacak alanlardır.
Kent içinde bile, yine çözüm doğada gördüğünüz gibi. Kentlerde doğayı dışladıkça hem dünyaya zarar veriyoruz, hem de kendi canımıza kastediyoruz. Öte yandan, uygun kent planlama kararları ve bireysel seçimlerle doğayı kente katmak, ondan faydalanmak mümkün. Bireysel olarak kent bahçelerinin kurgulanması, yağmur suyu, gri su sistemlerinin kurulması, kentteki boş ve atıl arazilerin ağaçlandırılması gibi çalışmalarla kentsel ekosistem servislerini destekleyebiliriz. Ayrıca yerel yönetimlerin planlama çalışmaları sırasında yaptığı katılım toplantılarında ve kent konseylerinde aktif rol oynayarak kentlerimizin daha yeşil, daha doğal olmasını da talep edip sağlayabiliriz.
Çözüm hem doğada, hep yeşilde. O yüzden doğa dostunuz, greenvibe’ınız bol olsun!
İlk olarak Greenvibes Ekolojik’in Bülteninde yazdığım bu yazıma ve daha fazlasına buradan ulaşabilirsiniz.